27 Ekim 2012 Cumartesi

Dinlerde Helal ve Haram Yiyecek-İçecek Mantığı...





 Açıklama:

Bilimsel ateizm, dinlerin söylem, ritüel ve soyal kaynaklarını "cehalet", "ilkellik" vb. türü kavramlara başvurmadan insanbilim temelinde, tanınan en eski dönemlere kadar tarihi inceleme temelinde açıklama geliştirmeyi savunuyor ve uyguluy
or.

Bu yöntem, alışılmış "anti-din" söylemine uygun değil ama, bilimsel taleplere tamamen uygun...

Türkiye Bilimsel Ateistler Birliği-TBAB sayfalarının içerik konuları ve bu konuları ele alış düzeyi, "Mezopotamya", "insanlık tarihi", "Akad-Sümer" vb. gibi kavramları bile kullanmayan; "cehalet", "aptallık","uydurma"... laflarının ötesine geçemeyen "ateist" sayfa ve çevrelerden temelde farklıdır ve onları "kaba ve bilimsel olmayan ateizm" olarak niteliyoruz.

"Yasak-haram hayvan" ve "Yasak Meyve-ürün" konusu, eski toplumun yamyamlıktan çıkarken başvurduğu "totem hayvan ve totem bitki"ye bağlıdır.

İnsan kurban etmek yerine koyun kurban edenler, kendi topluluklarına "koyun topluluğu" adlandırmasını istekle üstlenmişlerdir. İnsan yerinee koyun kurban motifi zaten çok bilinen bir motiftir.

İnsan ile koyun eşitlemesinin mantığı, daha eski toplumlarda, bir dizi farklı hayvan ve bitki ile eşitlenmekte kullanılmıştır.

Mezopotamya'da, "köpek", "eşek", "deve", inek-öküz", "aslan", "kartal" vb. sözlerinin aynı zamanda insanları tanımlarken de kullanılmasının sebebi, eski Mezopotamya'da "köpek topluluğu", "aslan topluluğu", "domuz topluluğu", "öküz-inek topluluğu" vb. nin olmasından kaynaklanıyor.

Bu hayvanlar, aynı zamanda eski toplumun "ilah"larıi "tanrı ve tanrıçaları" idi. Eski Mezopotamya tarihi, yukardaki hayvanların hepsine ilah olarak tapıldığını kanıtlayacak verilere sahiptir.

Eski toplum bu hayvanlara ilah olarak, bir tek nedenle tapar:
Çünkü "koyun", "domuz", "güvercin", "deve" vb. insan yerine geçirilmiş ve insan hayatı karşılığında kurban edilmiş ve böylece insanın hayatını kurtarmıştır.

İnsanoğlu, kendini kurtarmayan bir "güvercin"e, "kunru"ya, fındık" "fıstık" , "mercimek" veya "elma"ya, "zeytin"e, "palmiye"ye neden tapsın?

İç yamyamlığı yasaklayan toplumlar, diyelim ki, bunlar "domuz toplumu", "deve toplumu", "inek toplumu" vb. adı ile anılanlardı, bu hayvan (=insan) etini yemeyi, adını anmayı, dokunmayı yasaklama yoluna gitmişlerdir.

Bilimsel Ateistler işte bu yaklaşım tarzı ile konuları açıklıyor; dincilerin olduğu kadar kaba ateizmin de boşluğunu ortaya koyuyor.


                                                                         ***

Eti Yenen ve Yenmeyen Hayvanlar

(Yas.14:3-21)
BÖLÜM 11
1 RAB Musa`yla Harun`a şöyle dedi:2 İsrail halkına deyin ki, `Karada yaşayan hayvanlardan şunların etini yiyebilirsiniz:3 Çatal ve yarık tırnaklı, geviş getiren hayvanların tümü.4 Ancak geviş getiren ve çatal tırnaklı olan hayvanlardan etini yememeniz gerekenler şunlardır: Deve geviş getirir, ama çatal tırnaklı değildir. Sizin için kirli sayılır.5 Kaya tavşanı* geviş getirir, ama çatal tırnaklı değildir. Sizin için kirli sayılır.6 Tavşan geviş getirir, ama çatal tırnaklı değildir. Sizin için kirli sayılır.7 Domuz çatal ve yarık tırnaklıdır, ama geviş getirmez. Sizin için kirli sayılır.8 Bu hayvanların etini yemeyecek, leşine dokunmayacaksınız, sizin için kirlidir.9 `Suda yaşayan hayvanlardan şunların etini yiyebilirsiniz: Denizde, akarsularda yaşayan pullu ve yüzgeçli canlıların etini yiyebilirsiniz.10 Denizdeki ve akarsulardaki bütün pulsuz ve yüzgeçsiz canlılar -suda toplu halde yaşayanlar ve ötekiler- sizin için iğrenç sayılır.11 Bunlar sizin için iğrenç sayılacak. Etlerini yemeyecek, leşlerinden tiksineceksiniz.12 Suda yaşayan bütün pulsuz ve yüzgeçsiz canlılar sizin için iğrenç sayılacak.13 `Tiksindirici kuşların etini yemeyecek, şunları iğrenç sayacaksınız: Kartal, kuzu kartalı, kara akbaba,14 çaylak, doğan türleri,15 bütün karga türleri,16 baykuş, puhu, martı, atmaca türleri,17 kukumav, karabatak, büyük baykuş,18 peçeli baykuş, ishakkuşu, akbaba,19 leylek, balıkçıl türleri, ibibik, yarasa.20 `Dört ayaklı ve kanatlı böceklerin hepsi sizin için iğrençtir.21 Ama dört ayaklı ve kanatlı olup ayaklarını sıçramak için kullanan bazılarının etini yiyebilirsiniz.22 Şunları yiyeceksiniz: Bütün çekirge türleri, küçük çekirge, cırcırböceği, ağustosböceği.23 Öbür dört ayaklı, kanatlı böceklerin hepsi sizin için iğrenç sayılır.24 `Sizi kirletecek şeyler şunlardır: Aşağıdaki hayvanların leşine dokunan akşama kadar kirli sayılacaktır.25 Kim aşağıdaki hayvanların leşini taşırsa giysilerini yıkayacak ve akşama kadar kirli sayılacaktır.26 Çatal tırnaklı ama tırnağı yarık olmayan ve geviş getirmeyen her hayvan sizin için kirlidir. Bunlara dokunan da kirlenmiş sayılır.27 Dört ayaklı hayvanlardan pençelerini yere basarak yürüyenler sizin için kirlidir. Bunların leşine dokunanlar akşama kadar kirli sayılacaktır.28 Bunların leşini taşıyanlar giysilerini yıkayacak ve akşama kadar kirli sayılacaktır. Çünkü bu hayvanlar sizin için kirlidir.29-30 `Küçük kara hayvanları içinde sizin için kirli sayılanlar şunlardır: Gelincik, fare, bütün kertenkele türleri -geko, varan, duvar kertenkelesi, düz keler- bukalemun.31 Sizin için kirli sayılan küçük kara hayvanları bunlardır. Bunların leşine dokunan akşama kadar kirli sayılacaktır.32 Bunlardan birinin leşi neyin üzerine düşerse onu da kirletir. İster tahta kap, ister giysi, ister deri, ister çul olsun suya konmalıdır. Akşama kadar kirli sayılacak ve akşam temizlenmiş olacaktır.33 Bunlardan biri toprak kabın içine düşerse, kabın içindekiler kirli sayılacaktır. Toprak kap kırılmalıdır.34 Toprak kaptaki sulu yiyecek ve her içecek kirli sayılacaktır.35 Bunlardan birinin leşi neyin üzerine düşerse onu da kirletir. Üzerine düştüğü ister fırın olsun, ister ocak, parçalanmalıdır. Çünkü onlar kirlidir ve sizin için kirli sayılacaktır.36 Ancak kaynak ya da su sarnıcı temiz sayılacaktır; ama bunların leşine dokunan kirli sayılacaktır.37 Eğer bu hayvanlardan birinin leşi ekin tohumunun üzerine düşerse, o tohum temiz sayılacaktır.38 Ama suya konmuş tohumun içine düşerse, tohum sizin için kirlidir.39 `Eti yenen hayvanlardan biri ölürse, leşine dokunan akşama kadar kirli sayılacaktır.40 Hayvanın leşinden yiyen giysilerini yıkayacak ve akşama kadar kirli sayılacaktır. Leşi taşıyan da giysilerini yıkayacak ve akşama kadar kirli sayılacaktır.41 `Bütün küçük kara hayvanları iğrençtir. Yenmeyecektir.42 İster karnı üzerinde sürünen, ister dört ayaklı ya da çok ayaklı canlılar olsun, bunların hiçbirini yemeyeceksiniz. Çünkü bunlar iğrençtir.43 Bunların hiçbiriyle kendinizi kirletmeyin, iğrenç duruma sokmayın, kirli duruma düşmeyin.44 Tanrınız RAB benim. Kendinizi kutsayın ve kutsal olun. Çünkü ben kutsalım. Küçük kara hayvanlarının hiçbiriyle kendinizi kirletmeyin.45 Tanrınız olmak için sizi Mısır`dan çıkaran RAB benim. Kutsal olun, çünkü ben kutsalım.46-47 `Kirli olanı temizden, eti yeneni eti yenmeyenden ayırt edebilmeniz için hayvanlar, kuşlar, suda toplu halde yaşayan bütün canlılar ve küçük kara hayvanlarıyla ilgili yasa budur.


 

Kuran'ın anlatımına göre Allah önce şöyle diyor:

"O (Allah) , yerde ne varsa hepsini sizin için yarattı."

Burada kullanılan "yer" kavramı, "Yeryüzü", "Dünya" anlamında kullanılmaktadır.


Sadece İslam'ın Allah'ına ait olmayan ve erken Akado-sammaru kayıtlarından itibaren karşılaştığımız "Yer/Gök" ayrımına dayalı bu kavramların buradaki kullanım biçiminde, "İnsan"a sadece "Yer'de ne varsa..." ayrımıyla bir "lütuf" verilmesi dikkatimizi çekmektedir.

"Yer'de ve Gök'te ne varsa..." burada tanımlanan "İnsan"a verilmemiş olmasının anlamı şudur:

Akado-Sammaru kayıtlarında yer alan "Yer" ve "Gök"; "Yeryüzü" ve "Gökyüzü", "Yukarı" ve "Aşağı" kavramları, bizim şimdi anladığımız anlamdaki Dünya ve Gökyüzü'nü anlatmaz... Bu çok hatalı bir "dogma"dır... Eski tablet kayıtlarında da yer alan bu kalıpsal kavramlar, Mezopotamya'nın Kuzey ve Güney bölge ayrımlarını ifade etmekteydi.

Bu coğrafi ayrımlara göre, "Yukarı, Kuzey Mezopotamya" "Göksel", "Gökler", "İlahisel", "Tanrısal varlıklar" alanını anlatıyordu.

Buna karşılık,"Aşağı, Güney Mezopotamya" ise, "Toprak"ı, "Dünya"yı ifade ediyordu.

Bu ayrımlara dayalı anlatım biçimine göre, eğer "Adem" "Toprak"tan yaratılmış ise, bundan anlaşılması gereken "balçık" vb. anlamındaki bir toprak değildi.

"Toprağın Adamı olan" tarımcı toplulukların "var edilmesi"ydi, yani "Tarım toplumları"nın bu yeni ittifak düzeni içine alınmasıydı.

İncil’ler bu noktada bizi, biraz sıralama hatası yaparak fakat çok net olarak bilgilendirir:

“İlk İnsan Yer’den, yani Toprak’tandı; İkinci İnsan ise Gök’ten..”

Bu ayrım, elbette, bilinen anlamlarıyla "Yer" ve "Gök"e iklişkin değildi; "Yukarı Mezopotamya", "Kuzey Mezopotamya", "Yukarı" ile "Aşağı Mezopotamya", "Güney Mezopotamya", "Aşağı" ayrımına dayanıyordu. "Kutsal" Kitaplarda yer alan "Ulu - ilahisel varlıklar" ile "Aşağılık İnsan" ayrımı da, işte bu doğal, coğrafi ayrımlara dayanmaktaydı.

Burada, "Toprak'tan yaratılmış Adem" denildiğinde, anlaşılması gereken, bilinen "çamur"dan yaratılan bir "insan" değil, "Toprağın adamı" olan, çiftçi, tarımcı olan bir toplumun var edilmesi; daha doğrusu "Yukarı"nın topluluklarıyla bir ittifak alanı içine alınıp resmen tanınması işlemiydi.

"Yukarıdaki Tanrılar", "Toprakla uğraşan İnsanoğlu"nu, kendilerine hizmet etmesi için, bu anlamda "yaratmış"lardı...

Bkz:
Kuran'da Adem Neden Farklı Maddeler'den Yaratılmıştı?
http://toplumvetarih.blogcu.com/kuran-da-adem-neden-farkli-maddeler-den-yaratilmisti/2411936




Diyanet'ten "Çekirge Helaldir" Fetvaları...
Eski Toplumun Hayvan Ve Bitki Totemlerinden "dini yasak"lara...

Diyanet İşleri Başkanlığı'nın yayınladığı, İslami açıklamaların toparlanmış olduğu "ilmihal", eğer biz konulara, "İslam'ın iç çelişmeleri" veya
"İslam'în Tutarsızlığı" başlıkları altında yaklaşsa idik, gerçek bir "hazine" değerindedir.

İçindeki konular üzerine yazmakla bitmez!

"İslami Çelişmeler" diyerek bu alanda ciltler doldurmak mümkün...

Zaten, Türkiye'nin "eski tür ateistleri" de genellikle böyle davranmış ve "İslam eleştirisi" başlıklı kitaplarını, genel bir ağırlıkla, "bilim dışılık", "mantıksızlık", "hurafe" vb. alt başlıkları altında sıralanmış "İslam'ın iç tutarsızlığı"na ait noktalardan oluşturmuşlardır.

Kuran'daki "tutarsız söylemlerin" veya "tutarsız İslami uygulamaların", mutlaka olması gereken eski tarihsel-toplumsal kökenleri ile çok fazla ilgilenilmemiştir.

Fakat, aslında bu durum, sadece Kaba Ateistler için değil, "İslami bilgin" veya "İslami Kurumlar" bakımından da, tersten bir şekilde, böyle işlemektedir.

Diyanet'in "ilmihal"inde de bu durum değişik değil...

"Kutsal" denilen kitaplara göre Allah, güya, yeryüzündeki herşeyi İnsan için yaratır!

Ama nerde?!

Bir satır sonra, yasak ve günahlar başlar....

" Şunu ye, ama sakın bunu yeme... şurasını ye, burasını sakın yiyip-içme!"
"Şöyle pişirerek ye, ama sakın, mesela ateşte pişirerek yeme!" vb...

Domuza "pis" diye yasak koyar!
Ardından Çekirge'yi "ceylan eti gibi" yemeyi önerir!

Etin her tarafını yemeyi helal kılıp, sırt yağlarını yemeyi cehennemlik edim sayar, vb...

Bizim "İslamist"ler, bunların anlamları üzerine biraz kafa yoracaklarına, "Allah'ın işi..." deyip, "çevir kazı yanmasın!"la, "normal mantığa ters gelen" durum veya sözleri "idare etme sanatı"yla "anlaşılır" kılmaya çanalarlar...

Fakat biz, konuyu "Allah'ın İslami Yasakları" şeklinde " İslam ve İslam Allahı" ile sınırlanmış olarak ele almıyoruz; böyle sınırlı bir şekilde ele alınması metodunu hatalı buluyoruz.

Bu konu, genel olarak Mezopotamya kaynaklı tüm din ve-ya mezheplerin "yeme-içme yasakları" alanına girmektedir.
Din ve-ya mezheplerin karşılıklı ilişkileriyle de bağlantılı olarak değerlendirilmelidir.

Çünkü, mesela "deve" İslam'da helal, Musevilikte "haram" oluyor...
Ceylan Musevilikte "helal", yezidilikte "haram" halini alıyor...vb.

Bunun da ötesinde "Dinen helal-haram yiyecekler" konusuna sadece "hayvan"lar bakımından değil, "sebze ve meyve"lerin haram-helal'liği bakımından da yaklaşıyoruz.

O zaman karşımıza çıkan alan, "yemek" konusuyla ilgili olarak, eski toplumun "hayvan ve bitki-meyve totem genel ayrımı" oluyor.

Böylece, "helal" veya "haram" olan "hayvan ve bitki"lerin, aslında, geçmiş Mezopotamya toplumlarında kullanılan "totem hayvan" ve "totem bitki"lerden başka bir şey olmadığı sonucuna ulaşıyoruz.

Eğer "İsa=Küçük/yavru/ güverci" veya "kuzu" ise, anlıyoruz ki, ilgili toplum birim, günümüzden 10-13 bin yıl kadar önceden başlayarak, "davarlar toplumu", "güvercinler toplumu" olarak, kendini o tür totem hayvanlarla eşitlemiş olmalıydı...

O nedenle günümüz de bile, "eşşek herif", "İt'in kızı", "öküz", "bıldırcın", "kısrak" benzetmelerini yapmaya devam ediyoruz. Ders çalışan öğrenciye, Musevi dini ezbercilerden hareketle "inek..leme" diyoruz.

Elbette, eski toplum, kendini bitki ve hayvan ile eşitleme işlemini nedensiz yapmamıştır.

Eski toplumun kendini totem hayvan ve totem bitkiler ile eşitlemesi, dünyanın gelmiş geçmiş en büyük devrimlerinden birisi olmuştu. Çünkü, kendisini hayvan ve bitki ile eşitleyen, özdeşleştiren toplum birimler, böylece insan kurban ve yamyamlığından vazgeçebilme ortamını yaratmışlardı.

Kurban edilecek bir insan yerine, "kuzu"yu, "koç"u, deve"yi kurban etmek veya giderek bu hayvanları yemeyi yasaklamak iç ve dış yamyamlığın önlenmesi yolunda çok önemli adımlar olmuştu...

Bu nedenle temsil ettiğimiz "bilimsel ateizm", dinsel bakımdan ye-me-me yasak veya kuralını hayvanın şu ya da bu özelliğiyle ilgili alanlarda değil, öncelikle, o totem hayvan veya bitki ile, sözkonusu edilen dini savunanların geçmişlerindeki "totem hayvan ve bitki"lerle bağlantısında arar!

Örneğin "hurma" meyvesinin neden Müslümanların " babalarının kız kardeşi" anlamındaki "hala"ları olarak kabul edilmesi yaklaşımına böyle yanıt verir...
Akado-Sammaru tablet kayıtlarında yer alan İnanna'nın bir tanımının da, "Hurma salkımının hanımı" olması gerçeğini tanıtır; bu kayıt ile "Müslümanların halası olan Hurma" motifinin bağlarını kurar ve "Hurma'dan hala mı olurmuş..." gibi "gerekçeler"le "bilimsel kitap" yazdığını düşünen Erdoğan Aydın ve benzeri ateistleri "kaba ateist" ve "bilim dışı olan ateist" olmakla eleştiririz...


















 

 Tavşan eti neden harammış?!
 
    ***
Soru:

“Ehlibeyt fıkhında tavşan etinin haram olduğunu duymuşuzdur. Ancak bunun hem haramlığının hadislerden delilini hem de felsefesini bizlere açıklarsanız memnun oluruz.”

Cevap:

Bismillahirrahmanirrahim

Tavşan etinin haram olduğuna dair bir çok hadis nakledilmiştir ki aynı zamanda bunların bir çoğunda tavşan etinin neden haram olduğu da açıklanmıştır.Ehlibeyt mektebinin fakihleri bu hadislere dayanarak tavşan etinin haram olduğunda icma ve ittifak etmişlerdir.

Bu hadisler iki kısımdır bir kısmında tavşanın meshedilen hayvanlardan olduğu, diğer kısmında ise meshedilen hayvanların hepsinin haram kılındığı beyan edilmektedir. Şimdi bu hadislerden bazı örnekler vermeğe çalışacağız:

1- Hz. Ali’den (a.s) şöyle nakledilmiştir: “Resulullah’tan (s.a.a) meshedilmişlerin ne olduğunu sorduğumda, şöyle buyurdu: “Bunların sayısı on üçtür ve şunlardan ibarettir: Fil, ayı, domuz, maymun, yılan balığı, kertenkele, yarasa, lavra, akrep, örümcek, tavşan, zuhre ve süheyl [dünyayı dolaşan iki deniz hayvanı] ” (Vesail-üş Şia, c.16, s.317)

2- İmam Musa Kazım’dan (a.s) şöyle nakledilmiştir: “Meshedilmişler on üçtür: Fil, ayı, tavşan, akrep, kertenkele, örümcek, lavra, yılan balığı, yarasa, maymun, domuz, zuhre ve süheyl.Tavşan, hayız, cenabet vb. den gusül edip temizlenmeyen bir kadındı. (Yani o kadın tavşan şekline dönüşmüştür.) (Vesail-üş Şia, c.16, s.317)

3- İmam Caferi Sadık (a.s): “Allah ve Resulü mesh olmuş bütün hayvanları haram kılmıştır.” ( El-Kafi, c.6, s.247)

4- İmam Rıza (a.s): “Tavşanın haram kılınış sebebi şudur ki onlar da kediler gibidir. Aynı kediler gibi ve vahşi hayvanlar gibi pençeleri vardır. Bu yüzden onlar gibi sayılmıştır. Ayrıyeten kendisi de pistir. Zira kadınlar gibi hayız olmaktadır. Çünkü o mesh olanlardandır.” (Vesail-üş Şia, c.16, s.316)

Not: Mesh meshden maksat, İslam öncesi bazı insanların veya ümmetlerin yaptıkları günahlardan ötürü Allah tarafından bir ceza olarak cinsiyetlerinin bahsi geçen bazı hayvanların cinsiyetine dönüştürmesidir. Bu ceza İslam ümmetinde, İslam Peygamberi’nin hürmetine kaldırılmıştır.

Gerçi bir iki tane hadiste tavşan etinin mekruh olduğu söylense de bu hadisler alimlerimiz tarafından takiyyeye hamledilmiştir.

MUSA AYDIN





Eti Yenen ve Yenmeyen Hayvanlar

(Lev.11:1-47)

BÖLÜM 14


1 Siz Tanrınız RAB`bin çocuklarısınız. Ölülere ağıt yakmak için bedenlerinizi yaralamayacaksınız. İki kaş arasındaki tüyleri almayacaksınız.

2 Tanrınız RAB için kutsal bir halksınız. RAB öz halkı olmanız için yeryüzündeki bütün halkların arasından sizi seçti.

3 İğrenç sayılan hiçbir şey yemeyeceksiniz.

4 Şu hayvanların etini yiyebilirsiniz: Sığır, koyun, keçi,

5 geyik, ceylan, karaca, yaban keçisi, gazal, ahu, dağ koyunu.

6 Çatal ve yarık tırnaklı, geviş getiren her hayvanın etini yiyebilirsiniz.

7 Ancak geviş getiren, çatal ve yarık tırnaklı hayvanlardan etini yememeniz gerekenler şunlardır: Deve, tavşan, kaya tavşanı*. Bunlar geviş getirir, ama çatal tırnaklı değildir. Sizin için kirli sayılırlar.

8 Domuz çatal tırnaklıdır, ama geviş getirmez. Sizin için kirli sayılır. Bu hayvanların etini yemeyecek, leşine dokunmayacaksınız.

9 Suda yaşayan hayvanlardan şunların etini yiyebilirsiniz: Pullu ve yüzgeçli canlıların etini yiyebilirsiniz.

10 Ama pulsuz ve yüzgeçsiz canlıların hiçbirini yemeyeceksiniz. Bunlar sizin için kirli sayılır.

11 Temiz sayılan bütün kuşları yiyebilirsiniz.

12 Etini yemeyeceğiniz kuşlar şunlardır: Kartal, kuzu kartalı, kara akbaba,

13 çaylak, doğan türleri,

14 bütün karga türleri,

15 baykuş, puhu, martı, atmaca türleri,

16 kukumav, büyük baykuş, peçeli baykuş,

17 ishakkuşu, akbaba, karabatak,

18 leylek, balıkçıl türleri, ibibik, yarasa.

19 Bütün kanatlı böcekler sizin için kirli sayılır. Hiçbirini yemeyeceksiniz.

20 Ama temiz sayılan kanatlı yaratıkların tümünü yiyebilirsiniz.
21 Kendiliğinden ölen hiçbir hayvanın etini yemeyeceksiniz. Ölü hayvanı yemesi için kentlerinizde yaşayan bir yabancıya verebilir ya da öteki yabancılara satabilirsiniz. Siz Tanrınız RAB için kutsal bir halksınız. Oğlağı anasının sütünde haşlamayın.”


                                                               ***
 

Dinlerde Helal ve Haram Yiyecek-İçecek Mantığı...

Dinlerin toplumsal gelişmedeki yerlerini tam olarak değerlendirebilmek için, onlara yön veren yaklaşımların temel mantığını doğru saptamak ve anlamaya çalışmak gereklidir.

-“Domuz” veya “tavşan” yeme yasağındaki mantığı;

-“Köpeğe dokunma”nın ‘iğrenç’liğindeki gerekçeyi ;

-6 gün boyunca yiyebildiği halde, haftanın 7. günü balık yemeyi çok büyük bir günah addetmeyi,

-Deve’yi “iğrenç” , buna karşılık “çekirge”yi yenilmesi gerekli hayvan ilan etmeyi,

- Ceylan’ı, yaban keçisini, geyik’i veya horoz’u haram addetmeyi…

- Aynı kurban hayvanı, üç gün içinde mutlaka tüketme veya aynı gece içinde mutlaka bitirme yönündeki kuralları…

eski toplum bakımından sağlam bir şekilde açıklamak zorundayız.

Değişik hayvan-bitki yeme yasaklarına, sadece üç dinin kaynağı olan Akado-sammaru topluluklarında rastlamıyoruz. Bu olguya dünyanın her yanındaki, 'ilkel' toplumlarda da rastlanıyor.

Musa’nın yasalarında, “deve yemeyi haram” ; buna karşılık “çekirge yemeyi helal” saymasının temel mantığını saptayamayan ve insanbilim alanında açıklayamayan bir din eleştirisi, artık "din eleştirisi" olarak bile kabul edilemez.

Dikkatli bir şekilde incelendiği zaman, Domuz, Turna, Boğa, Eşek, Tavşan, Ceylan, Ördek, Akbaba, Aslan, Leylek, Tilki gibi "hayvan"larıyla Göbekli Tepe Totem'leriyle Ahura Mazda, Sabii, Musevi, "mezhep"leriyle Hıristiyan ve İslam inancının kutsal/haram hayvanları neredeyse birebir örtüşmektedir.

Eski toplumun bu tür "hayvan" ve "bitki" totemleri gelişigüzel, onların kah gücüne, kah güçsüzlüğüne bağlı ve sınıflanamaz nedenlerle seçmiş olduğu "inancı" sadece bunu ileri sürenlerin bir cehalet göstergesi olabilirdi.

Bu alana bilimsel bir zeminde yaklaşmaya başlar başlamaz, önümüze geniş bir kurallar dizini çıkar ve onlar bize eski toplumun o hayranlık verici detaycılığını, düzenciliğini gösterir:

Eski toplum, bu hayvanların, uygun bir şekilde kendi arasında paylaşmıştı. Şimdi gündelik söylemde epey unutulmuş olsa da, Mezopotamya'nın toplumları, bitki-tahıl totemleri de aralarında paylaşmışlardı.

Bu nedenle de, hangi tanrıya hangi hayvan kurban veya bitki-tahıl sunulacağı veya sunulamayacağı çok net kayıtlara bağlıydı. Sunuların takvim ve saat-zamanları vardı. Sunuların hangi organlarının kime sunulabilir veya sunulamaz olduğu belirlenmişti. Nelerin , nasıl ve kime sunulacağı o kadar önemlidir ki, anlatıma göre Habil ve Kabil, tanrıya Çiftçi ve Çoban olarak sunu getirdiklerinde, Tanrı, kurallara uygun davranmadığı gerekçesiyle Kabil'in sunusunu kabul etmemişe benziyor!

Sunu hayvan'ın evcil veya "dağ"cıl olup olmaması kadar, renkleri de eski toplumların arasında tayin edici önem taşır. Bütün dinsel yazında "kara", "ak", "altın gibi" renkler tercih nedeni değil, emredilmiş renkler olarak görünür. Demek ki, aynı tür hayvan veya bitki totem kökenine sahip olan topluluklar, zamanla "renk" temelinde de (Ak koyun, Kara inek, kırçıl davar vb...) ayrıştırılmış olmalıydılar. Musa'nın "iğrenç hayvan" yasalarında "tavşan" ile "kaya/dağ tavşanı"nın ayrı ayrı sayılıyor olması da, ayrıştırmanın derinliği ve detaycılığı hakkında bilgi veren bir işaret kabul edilmelidir.

Kurban'ın hazırlık veya tüketim biçimindeki kurallar bile, bu toplulukların hangi kültürel çizgiyi takip ettiklerinin açık işaretlerini verirler. Diyelim ki, Museviliğin Fısıh kurbanının "haşlanması" kesinlikle yasaktır ve o sadece ve kesinlikle "kızartılabilir"...

Böyle bir kuralın bizi derhal İslami ritüel yemeklerinin Haşlama et olmasına ve Musevi/Hıristiyan yılbaşı törenlerinin gece yarısı yenilmesi gereken Hindi Kızartması (başı, ayakları ve iç organlarıyla birlikte, parçalamadan yenilme!!) uygulamasına taşıdığını birden bire fark edebiliriz...

Eski toplumun, onun kendi arasında kurbanını "gece" mi yoksa "gündüz" mü sunması ; kanını akıtarak mı veya boynunu kırarak mı sunması gibi kurallarını takip ettiğimizde, totem hayvan sunu biçimi ile, ilgili topluluğun "ölüm cezası" uygulama biçiminin de birbirlerini takip eden bir çizgi olarak sürüp geldiğini keşfederiz : Hükümlünün boynunu üç ayakta ilmiğe geçiren bir ceza biçimi, Fransız giyotini ve-ya Suudi Kılıcı, modern toplumlarımızın tercih edilmiş davranışlarını yansıtmaz; tersine, devraldıkları kültürel geleneğin toplumsal bilinç, alışkanlıklar ve yazılı yasalarda belli belirsiz sürdürülmesinin birer göstergeleridir.

Böylece karşımıza devasa özellikleriyle, bütün bir eski toplumsal tarih ve onun, insan kurbanından kurtulma sürecinde kendilerine başvurdukları hayvan ve bitki totem dünyası çıkar. Ve eski toplum, kendi insanları için uyguladığı bütün işlemleri , insan'lar yerine geçmiş olan totem hayvan ve bitki/meyve totemlerine uygular!

Ve işte bu nokta öylesine önemlidir ki, Adem ile Havva, salt bu nedenle, "Yeme" denilen bir bitki ve onun meyvesini yedikleri için cennet'ten atılır , Toprak'a, yani Assur'a, belki Mardin'e veya Midyat'a sürülür...

Çünkü, Kuzu nasıl İsa yerine, İsak yerine geçmiş bir hayvan ise; "ağaç" ve "ağacın meyvesi" de, hiç de tek başına doğal ağaç ve meyvesi değildir!

"Kişi oğlu" deyimine gizlenmiş olarak (Giş/Kiş ağaç demektir) günümüze kadar gelmiş olan eski toplum birimlerin ağaç totem adları kullanmasına bağlı bir anlatım biçimidir.

Biz burada şimdilik "Hayvan totem"lerle olan kısımları anımsatmakla yetinelim.

Ardından da Üzüm, Asma, Palmiye, Hurma gibi "Bitki" totemlerin dinlerdeki kutsiyet örneklerine geleceğiz.

***
Eski Ahit
(Yas.14:3-21)

Eti Yenen ve Yenmeyen Hayvanlar


BÖLÜM 11

RAB, Musa`yla Harun`a şöyle dedi:

İsrail halkına deyin ki, `Karada yaşayan hayvanlardan şunların etini yiyebilirsiniz:

Çatal ve yarık tırnaklı, geviş getiren hayvanların tümü.

Ancak geviş getiren ve çatal tırnaklı olan hayvanlardan etini yememeniz gerekenler şunlardır:

Deve geviş getirir, ama çatal tırnaklı değildir. Sizin için kirli sayılır.

Kaya tavşanı* geviş getirir, ama çatal tırnaklı değildir. Sizin için kirli sayılır.

Tavşan geviş getirir, ama çatal tırnaklı değildir. Sizin için kirli sayılır.

Domuz çatal ve yarık tırnaklıdır, ama geviş getirmez. Sizin için kirli sayılır.

Bu hayvanların etini yemeyecek, leşine dokunmayacaksınız, sizin için kirlidir.

Suda yaşayan hayvanlardan şunların etini yiyebilirsiniz: Denizde, akarsularda yaşayan pullu ve yüzgeçli canlıların etini yiyebilirsiniz.

Denizdeki ve akarsulardaki bütün pulsuz ve yüzgeçsiz canlılar -suda toplu halde yaşayanlar ve ötekiler- sizin için iğrenç sayılır.

Bunlar sizin için iğrenç sayılacak. Etlerini yemeyecek, leşlerinden tiksineceksiniz.

Suda yaşayan bütün pulsuz ve yüzgeçsiz canlılar sizin için iğrenç sayılacak.

Tiksindirici kuşların etini yemeyecek, şunları iğrenç sayacaksınız:

Kartal, kuzu kartalı, kara akbaba,

çaylak, doğan türleri,

bütün karga türleri,

baykuş, puhu, martı, atmaca türleri,

kukumav, karabatak, büyük baykuş,

peçeli baykuş, ishakkuşu, akbaba,

leylek, balıkçıl türleri, ibibik, yarasa.

Dört ayaklı ve kanatlı böceklerin hepsi sizin için iğrençtir.

Ama dört ayaklı ve kanatlı olup ayaklarını sıçramak için kullanan bazılarının etini yiyebilirsiniz.

Şunları yiyeceksiniz: Bütün çekirge türleri, küçük çekirge, cırcırböceği, ağustosböceği.

Öbür dört ayaklı, kanatlı böceklerin hepsi sizin için iğrenç sayılır.

Sizi kirletecek şeyler şunlardır: Aşağıdaki hayvanların leşine dokunan akşama kadar kirli sayılacaktır.

Kim aşağıdaki hayvanların leşini taşırsa giysilerini yıkayacak ve akşama kadar kirli sayılacaktır.

Çatal tırnaklı ama tırnağı yarık olmayan ve geviş getirmeyen her hayvan sizin için kirlidir. Bunlara dokunan da kirlenmiş sayılır.

Dört ayaklı hayvanlardan pençelerini yere basarak yürüyenler sizin için kirlidir. Bunların leşine dokunanlar akşama kadar kirli sayılacaktır.

Bunların leşini taşıyanlar giysilerini yıkayacak ve akşama kadar kirli sayılacaktır. Çünkü bu hayvanlar sizin için kirlidir.

Küçük kara hayvanları içinde sizin için kirli sayılanlar şunlardır: Gelincik, fare, bütün kertenkele türleri -geko, varan, duvar kertenkelesi, düz keler- bukalemun.

Sizin için kirli sayılan küçük kara hayvanları bunlardır. Bunların leşine dokunan akşama kadar kirli sayılacaktır.

Bunlardan birinin leşi neyin üzerine düşerse onu da kirletir. İster tahta kap, ister giysi, ister deri, ister çul olsun suya konmalıdır. Akşama kadar kirli sayılacak ve akşam temizlenmiş olacaktır.

Bunlardan biri toprak kabın içine düşerse, kabın içindekiler kirli sayılacaktır. Toprak kap kırılmalıdır.

Toprak kaptaki sulu yiyecek ve her içecek kirli sayılacaktır.

Bunlardan birinin leşi neyin üzerine düşerse onu da kirletir. Üzerine düştüğü ister fırın olsun, ister ocak, parçalanmalıdır. Çünkü onlar kirlidir ve sizin için kirli sayılacaktır.

Ancak kaynak ya da su sarnıcı temiz sayılacaktır; ama bunların leşine dokunan kirli sayılacaktır.

Eğer bu hayvanlardan birinin leşi ekin tohumunun üzerine düşerse, o tohum temiz sayılacaktır.

Ama suya konmuş tohumun içine düşerse, tohum sizin için kirlidir.

Eti yenen hayvanlardan biri ölürse, leşine dokunan akşama kadar kirli sayılacaktır.

Hayvanın leşinden yiyen giysilerini yıkayacak ve akşama kadar kirli sayılacaktır. Leşi taşıyan da giysilerini yıkayacak ve akşama kadar kirli sayılacaktır.

Bütün küçük kara hayvanları iğrençtir. Yenmeyecektir.

İster karnı üzerinde sürünen, ister dört ayaklı ya da çok ayaklı canlılar olsun, bunların hiçbirini yemeyeceksiniz. Çünkü bunlar iğrençtir.

Bunların hiçbiriyle kendinizi kirletmeyin, iğrenç duruma sokmayın, kirli duruma düşmeyin.

Tanrınız RAB benim. Kendinizi kutsayın ve kutsal olun. Çünkü ben kutsalım. Küçük kara hayvanlarının hiçbiriyle kendinizi kirletmeyin.

Tanrınız olmak için sizi Mısır`dan çıkaran RAB benim. Kutsal olun, çünkü ben kutsalım.

Kirli olanı temizden, eti yeneni eti yenmeyenden ayırt edebilmeniz için hayvanlar, kuşlar, suda toplu halde yaşayan bütün canlılar ve küçük kara hayvanlarıyla ilgili yasa budur.

                                                                 ***

                        Dinlerin Konusuna Bak!
                          "Yapay et helal mi?"




 İnekten alınan kök hücreleri laboratuvarda ete dönüştürmeyi başarınca yeni bir tartışma başladı
DIŞ HABERLER
Bilim adamları inekten alınan kök hücreleri laboratuvarda ete dönüştürmeyi başarınca yeni bir tartışma başladı: Yapay olarak üretilen eti yemek
helal mi?

Hollandalı bilimadamlarının inek kök hücresinden elde ettiği etten yapılan köfte geçen pazartesi İngiltere’nin başkenti Londra’da görücüye çıktı. Yemek uzmanları basın toplantısında pişirilen köfteye tam not verdi. Bu olay hayvanseverleri ve vejetaryenleri oldukça memnun etti. Hayvan hakları grubu PETA, yapay et için, “İnsanca et ürünleri üretebilmek için doğru bir adım” açıklamasını yaptı.

‘Kesilmiş hayvandan alınmalı’

Hayvansever ve vejetaryenleri mutlu eden bu buluş yeni bir tartışmayı da beraberinde getirdi. İslam inancına göre yenilen etin Allah adına kesilmiş olması ve kesilen hayvanın kanının akıtılması gerekiyor. Bir başka tartışma da Yahudi inancında yaşanıyor. Museviler için etli ve sütlü ürünlerin aynı kapta pişirilmesi ve aynı anda yenilmesi yasak. Bu nedenle dindar Museviler ‘Cheeseburger’ yemiyor. İşte bu durum laboratuvar etiyle değişeceğe benziyor. Ortodoks Yahudiler Koşer Bölümü Başkanı Haham Menachem Genack’e göre, bu et ‘parve’ yani ne et ne de süt ürünü olarak nitelendirilebilir. Yani laboratuvar ortamında üretilen etin herhangi bir süt ürünüyle tüketilmesinde sorun olmayacak. Fakat Genack bu durumun oluşabilmesi için, alınan doku örneklerinin kesilmiş bir hayvandan alınması gerektiğini belirtti.

İLAHİYAT UZMANLARI: Ürün temiz ise sorun yok

Aydın Üniversitesi Toplumsal Araştırmalar Müdürü ilahiyatçı Prof. Dr. Saim Yeprem: “Usul açısından İslam dinininde eşyanın temiz olması şarttır. Bu açıdan bakınca, helal vasfını bozan unsurlar yiyeceğin kirli olması veya zararlı olması gibi unsurlardır. İnsan bünyesine zararlı bir madde olmadıkça haram demenin nedeni yok.“

Ankara Üniversitesi İlahiyat Fakültesi emekli Öğretim Üyesi Prof.Dr. Beyza Bilgin: “Bu konudaki araştırmalar henüz bitmese de, temizliğin esas olduğunu belirtmek gerekiyor. Temizliğin dışında, ciddi bir açlık durumunda haram olan bazı yiyeceklerin yenilmesi söz konusu olabilir. ”
      


Hiç yorum yok:

Yorum Gönder